Aydoğdu Bey Kimdir?

Aydoğdu Bey Kimdir?

  

05.07.2013 10085

           Osmanlı Devletinin kuruluşunu pekiştiren, Osman Gazi'ye Bursa ve İznik'in yollarını açan tarihi Koyunhisar Zaferinin üzerinden yedi yüz küsur sene geçmesine rağmen bu olay milletimizin hatırasında canlılığını bütünüyle muhafaza etmiştir. Hafızalardaki bu canlılığı sağlayan en önemli simge, Koyunhisar Zaferinden kalma en önemli hatıra ise şehadet mertebesine ulaşan isimsiz kahramanların sembolü olan Aydoğdu Bey'dir.
Yenişehir'in tarihi anlamdaki en önemli simgelerinden birisidir Aydoğdu Bey.  Osmanlı Devletinin kuruluş aşamasının efsanevi kahramanlarından biri olan Aydoğdu'nun  ismi yedi yüz yıldır bu şehirde yaşamaktadır. Osmanlının temellerini atan  ilk kahramanların hemen hepsi gibi onun da hakkında yeterli yazılı bilgiler maalesef yoktur. Ancak yine de tarih,  bize  onun kim olduğu hakkında bazı temel bilgileri ve ipuçları bırakabilmiştir.
            Kaynaklardan edindiğimiz bilgilere bakılırsa Aydoğdu Bey, Osmanlı Devletinin kurucusu olan Osman Gazinin yeğenidir. Osman Gazi'nin kardeşi olan Gündüz Alp'in iki oğlu vardır: Bunlardan biri Aktemur, diğeri ise Aydoğdu'dur.  Osmanlı Devletinin kuruluş döneminin en önemli olaylarının başında gelen Koyunhisar Savaşında Aydoğdu Bey şehit düşmüştür. Bizans tekfurlarının Osmanlı karşısında yenilmesi ve geri çekilmesi üzerine ilerleyişe geçen Osmanlı kuvvetlerinin başında bulunan Aydoğdu Bey, Koyunhisar'da şehit düşmüş ve oraya gömülmüştür.
Osman Gazi'nin, yeğeni Aydoğdu Bey'e oldukça düşkün olduğu ve onun ölümünden derin üzüntü duyduğu bir çok kaynakta belirtilmektedir. Batılı tarihçilerden Alderson tarafından belirtildiğine göre,  Koyunhisar Savaşından birkaç yıl önce Osman Bey, yeğeni Aydoğdu'yu Selçuklu Sultanı nezdine elçi olarak yollamıştı. (Alderson, The Structure of The Ottoman Dynasty, 1956).  Aydoğdu Bey için Koyunhisar'da yaptırılan türbe ilk olarak Osman Gazi döneminde yapılmıştır. Zaman içerisinde bu mekan halk tarafından mukaddes bir yer gibi görülmüş ve bir ziyaretgah özelliği kazanmıştır.
 
Aşık Paşazade, eserinin 17. Bâbında, Koyunhisar Savaşını ve Aydoğdu'nun şehit düşmesini şöyle anlatmaktadır:
            " ....Bursa tekfuru ve diğer birkaç tekfur ittifak ettiler, kalabalık asker topladılar ve Osman Gazi üzerine yürüdüler. Osman dahi Allaha sığındı, karşıladı, hazır olan gazilerle Koyunhisarında buluştular. Savaşa savaşa Dinboz'a (Günümüzde Erdoğan köy)  kadar geldiler. Kafirler dağa arka verip durdular. Büyük kırgın oldu. Osman'ın kardeşi Gündüz'ün oğlu Aydoğdu şehid oldu. Dinboz'dan Koyunhisarına giden yolun üzerinde yatmaktadır. Mezarına taş çevirmişler. O ilde at sancılansa onun mezarına iletirler, dolaştırırlar. Allahü teâlâ şifa verir...."
 
            Koyunhisar Savaşının Yenişehir sınırları içerisinde yapıldığı ve Osmanlı Devletinin burada kurulduğunun en güçlü kanıtlarından biri olan Aydoğdu Bey gerçeğine gereken önem verilmeli ve bu konuda sadece küçük çaplı anma törenleri düzenlemekle yetinilmemelidir. Bilâkis Aydoğdu Bey ve mezar- türbesi ile ilgili araştırmalara daha çok destek verilmelidir. Bu tür araştırmalar yapıldıkça Yenişehir, hak ettiği tarihi önemi kazanabilecektir.
  
            Herhangi bir yerin tarihi önemini kanıtlamanın en etkili yolu, o yerde bulunan ya da ortaya çıkarılan maddi kalıntılardır. Geçmişten günümüze kalan maddi kalıntılara çok çeşitli örnekler verilebilir. Örneğin bir höyük, bir kale, bir saray, han, hamam veya cami, türbe gibi herhangi bir dini eser...
İşte bu bağlamda Yenişehir'in tarihteki önemi öncellikle maddi kalıntılarına sahip çıkmaktan, onların tarihi önemlerini ortaya koymaktan geçiyor. Koyunhisar'ın tarihi önemini ortaya çıkarma konusunda nasıl çalışmam gerektiğini düşünürken, aklıma maddi kalıntıya sarılma ilkesi geldi. Sözün özü şudur ki, Koyunhisar'ın önemini ancak Aydoğdu Bey Türbesi gibi somut bir örnekten yola çıkarak ortaya koyabilirdik.
 Aydoğdu Bey ve Türbesine ilişkin olarak Başbakanlık Osmanlı Arşivinden bulduğum bilgi ve belgeler, Koyunhisar Savaşının nerede olduğunu kesin bir biçimde ortaya koymaktadır. Yenişehir'in ve köyümüzün tarihi ehemmiyetine ışık tutacak olan bu önemli belgelerin birer kopyalarını yaptığım çevirilerle birlikte merhum muhtar Sadullah Ergül'e  takdim etmiştim. Bu belgeler köyümüzün yeni salonunda Koyunhisar'ın tarihi ile ilgili köşede yerini almış durumdadır. Bu salona Aydoğdu Bey'in isminin verilmesi de yerinde incelikli bir davranış olmuştur.
Bu iki önemli arşiv belgesi Aydoğdu ve türbesi ile ilgili yapılacak araştırmalara belki de bir başlangıç teşkil edecek ve bu konuda yapılacak afaki tartışmalara son noktayı koyacaktır.
Belgelerimizin hikayesini izah etmeye geçebiliriz. Sunacağımız ilk belge 1857 tarihlidir. Bu belge Bursa valisi tarafından İstanbul'a Vakıflar Bakanlığına sunulmuş bir arz dilekçesidir. Koyunhisar Köyünde bulunan Aydoğdu'nun mezarının harap durumda olduğundan bahsedilmektedir. Bu türbeye önem veren, zaman içerisinde buna bir kutsallık atfeden halk, türbenin yaptırılması konusunda valilikten yardım istemiş olmalıdır. Dilekçeyi yazan yetkili kişi, tarih bilgisinin eksikliğinden kaynaklanan ilginç de bir yanlışlık yapmıştır. Belgenin başında Aydoğdu'yu tarif ederken "Orhan Gazi'nin oğlu" şeklinde bir ifadede bulunmuştur ki; bu yanlış bir bilgidir. Demek ki bu şahıs  Aşıkpaşazade'yi bile okumamıştır.
            Burada araya girip bir şeye dikkatinizi çekmek istiyorum. Bu dilekçe 1855 yılındaki büyük depremden iki yıl sonraya aittir. Bursa'nın yarısından fazlasını yıkan bu depremden Aydoğdu Türbesinin de zarar gördüğü akla gelebilir. Valinin belirttiği  harap durum herhalde söz konusu bu depremle de ilişkilidir.   
Sonuçta türbe yıkık bir vaziyettedir. İşin daha da kötü tarafı devlet, bu tarihi yapıyı yeniden yaptırmak için yıllarca harekete geçmemiştir. Söz konusu bu dilekçenin gereği yapılmamıştır. Ta ki otuz yıl sonra II. Abdülhamit bu türbeyi yaptırana dek.
Abdülhamit'in özel bir önem verdiği yerlerden biri de Aydoğdu Bey'in mezarıdır. Türbenin görkemli bir biçimde inşası için padişah tarafından yazılı bir emir çıkarılmıştır. Türbenin yaptırılması için hiçbir masraftan kaçınılmaması ve gereken harçlığın bizzat padişahın özel hazinesinden karşılanacağı belirtilmiştir.
Padişahın bu hassasiyetinin, gösterdiği bu özenin sonucunda 1886 yılı içerisinde Türbe yaptırılmış ve yapımı 1887 yılı başlarında tamamlanmıştır. İşte bizim bu belgemiz türbenin inşasının tamamen bitirildiğine dair saraya gönderilen bir rapordur. Padişah sadece türbeyi yapmakla kalmamış; türbenin içine konulması için halı, kilim, tespih... gibi çeşitli değerli hediyeler de bağışlamıştır.  
İşte o türbe 1920 Yunan işgalinde çok büyük zarar görmüştür. Yunan askerlerinin türbeye attıkları sayısız mermiden izler taşıyan bir alem maalesef bundan üç yıl önce çalınmıştır. Oysa o dönemin izi olarak kalması o kadar anlamlı idi ki.. Gelgeleim bizde tarihe gerçekten değer verilmiyor. Günümüzdeki türbe yapısı 1970'lerin başında yapılmış ve yapımında dönemin müthiş çalışkan muhtarı Ahmet Engin'in katkıları olmuştur.
Mevlâm hepsine rahmet eyleye.. 

Salih EROL

Tarih Öğretmeni